Ayrıntıları ve yorumlarımızı dünkü köşede aktardık, belge tamam...
Şimdi cevabı merak edilen başka sorular var. Böylesine gizli bir belge Erbakan’ın eline nasıl geçti? Ne zaman geçti? Şimdiye kadar neden açıklanmadı?
Öyle
ya, 14 yıl önce Wikileaks yoktu, Julian Assange yoktu, daha vahimi
demokrat medya da yoktu. Postal medyasının hükümdar olduğu ortamda böyle
bir belgenin varlığından söz etmek idam mangasına kelle taşımakla eş
değerdi.
Belgenin öyküsüne gelince...
1996 yılının sonuna doğru, henüz 28 Şubat 1997 tarihli meşhur Milli Güvenlik Kurulu toplantısından önce Devlet Bakanı Abdullah Gül’e bir mektup gönderiliyor. Mektubun üzerindeki posta adresi, İsviçre...
Gönderenin ismi ve adresi zarfın üzerinde yazılı değil. Balyoz sürecindeki gibi mektubu postalayan meçhul biri...
Gül, zarfı açınca, ABD Dışişleri Warren Cristopher imzalı ve darbe talimatını içeren ulusal güvenlik belgesiyle karşılaşıyor. Hemen danışmanı Murat Mercan’ı yanına çağırıyor, belgeyi okuyunca gözlerine inanamıyorlar.
Mercan, belgeyi, çok acil şekilde tercüme edip Abdullah Bey’e teslim ediyor. O da İngilizce orijinal metinle birlikte tercüme edilmiş metni kimseye söylemeden Başbakan Erbakan’a götürüyor.
İkisi baş başa görüşüyorlar.
Bu noktada belgenin gerçekliği tartışma konusu oluyor. Görüşme sonrası belgenin sahte olup olmadığı birkaç koldan araştırılıyor, “gerçektir” bilgisine ulaşılınca oyunu bozmak için yeni bir yol haritası oluşturuluyor.
Dün bu bilgilere ulaşınca Murat Mercan’ı aradım. Kendisi şu anda AK Parti Eskişehir Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu Başkanı...
Yukarıda aktardığım belgeyle ilgili iddiaları teyit etti, “Doğrudur o belge İsviçre’den isimsiz gelen bir postadan çıktı, tercümeyi bizzat ben yaptım, köşenizde yayınladığınız belge benim tercüme ettiğim belgedir” dedi.
Belgeyi Gül’ün Hoca’ya götürdüğü bilgisini de doğruladı.
Ya gerçekliği?
Mercan’ın yorumu şöyle oldu: “Güvenilir kaynaklardan araştırdık, o belge gerçek bir belgedir.”
Dün Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri töreni için Çankaya Köşkü’ndeyken Gül’e bu mevzuu açma imkanımız olmadı, etrafı çok kalabalıktı.
Zamanlamasına gelince...
Bu belge hazırlandıktan kısa süre sonra Erbakan ve arkadaşlarının eline geçtiği halde arşivde muhafaza edilmiş. 3 yıl önce Başbakanlık eski Müsteşarı Yaşar Yazıcıoğlu’nun açıklamasıyla gündeme girdi. Erbakan da iki yıldır bu belgeye vurgu yapan açıklamalar yaptı ama belge arşivde tutuldu.
Peki neden?
Bu mevzua dair fazlaca yorum dinledim, sanırım içlerinde bana en sahici geleni şu: Wikileaks rüzgarı tetiklemiş, bu kriptoyu savurmuş olabilir.
İmsak | 05:46 |
Güneş | 07:13 |
Öğle | 12:17 |
İkindi | 14:48 |
Akşam | 17:10 |
Yatsı | 18:31 |
YORUMLAR- mesud akgül - 16 Aralık 2010 Perşembe 16:59
Erbakanın 28 Şubat süreci ile ilgili açıkladığı ABD menşeli belge kamuoyuna yeni sunulmuş olan bir belge değil.Erbakan, 28 Şubat sürecinin arkasındaki asıl rejisörün Siyonist odaklar olduğunun kanıtı olan bu önemli yazışmayı geçmiş yıllarda çıkmış olduğu televizyon programlarında da tekrar tekrara zaten açıklamıştı.Ancak geçmişte bu belgeye karşı körler ve sağırları oynayıp bu önemli yazışmayı görmemezlikten ,duymamazlıktan gelen bir kısım medya ve köşe yazarlarının,Ülkenin genel seçim sathı mahline girdiği şu önemli günlerde yeniden keşf edip kamuoyunun dikkatini çekecek şekilde gündeme getirmeleri bence çok anlamlı.Bu önemli gelişmenin önümüzdeki seçimlerde Yahudinin Erbakanı ve Milli Görüşü iktidara getirme planının bir parçası olması yüksek bir olasılıktır. Adeta kamuoyuna" Erbakanın 28 şubat sürecinde hiç bir suçu ve günahı yok.28 Şubat sürecini planlayan ABD ve dış güçlerdir.Kamuoyu yıllarca bu süreçten dolayı Erbakanı suçlayıp haksızlık etmiştir.Önümüzdeki seçimlerde ise Milletin eline 28 Şubatın hesabını sormak gibi bir imkanı vardır.Seçimlerde Erbakan ve Milli Görüşe oy verip 28 Şubat sürecinden hesap sorabilirsiniz"şeklinde mesaj verilmektedir.